BALİNALAR

Balinalar suda yaşayan memeli (yavrularını doğuran ve emziren) hayvanlardır. Balıkların soğuk kanlı (içinde bulunduğu suyun sıcaklığına göre vücut ısısı değişen) canlılar olmasına karşın balinalar sıcak kanlı canlılardır. Yani vücut ısıları suyun sıcaklığına göre değişmez. Balıkların solungaçlarıyla solunum yapmalarına karşın balinalar akciğer solunumu yaparlar.

Peki, balinalar suyun altında yaşadıklarına göre nasıl nefes alırlar?

Balinaların akciğerleri çok fazla miktarda hava depolayabilir. Böylece kan yoluyla hücrelerine daha fazla miktarda oksijen taşıyabilirler. Uzun dalışlar sırasında daha az oksijen harcamak için kan dolaşımları ve kalp atışları yavaşlar.

Sperm balinası olarak bilinen bir balina türü su altı mikrofonlarıyla 2800 metre derine kadar bir saat boyunca izlenmiştir. Bu bilgiler, balinanın 2800 metre derine daldığını ve su altında bir saat kalabildiğini göstermektedir.

Balinaların pek çok türü vardır. Mavi balina, gri balina, kambur balina, orka ve sperm balinası bunların arasında en fazla tanınanlarıdır.

Mavi balinalar yeryüzündeki en büyük canlılardır. Boyları 30 metreyi, ağırlıkları 120 tonu bulur. Bir mavi balina, 32 fil ağırlığındadır.

Balinaların radar sistemi

Balinalar su altında insan kulağının duyamayacağı sesler üretirler. İnsanlar bu sesleri ancak özel bir takım araçlar yardımıyla duyabilirler. Balinaların ürettiği sesler, su altında yaklaşık 1500 kilometre uzağa kadar gidebilir. Çünkü ses suyun içinde havaya göre daha hızlı yayılır.

Balinalar suyun altında yiyecek ve yollarını bulmak için bir tür radar sisteminden yararlanır.

Balinaların gönderdiği sesler, su içindeki çeşitli yapılara (balıklara, kayalara, gemilere) çarpıp geri dönerek onlara bilgiler verir. Bu bilgiler arasında o nesnenin büyüklüğü, yoğunluğu ve şekli sayılabilir.

Balinalar, eş bulmak ve birbirleriyle haberleşmek amacıyla da ses çıkarırlar.

BALİNALAR NASIL UYUR

Balinalar tam olarak uyumazlar. Bizim gibi derin uykuya dalamazlar. Çünkü soluk alabilmek için düşünmeleri gerekir. İnsanlar ve diğer birçok memeli, otomatik olarak (istemsiz) soluk alırken, balinalar otomatik olarak soluk almazlar. Bu yüzden eğer suyun içinde uyurlarsa boğulabilirler. Balinalar uyumak yerine kısa kısa kestirirler. Su yüzeyine yakın bir yerde beyinlerinin yarısı ile uyurlar. Beyinlerinin diğer yarısı soluk almak amacıyla uyanıktır. Bir süre sonra uyanık olan taraf uyur. Beynin diğer bölgesi soluk almak için nöbet tutar.

KUTUPLARDA BALİNALAR NASIL BESLENİR?

Kuzey kutbunun soğuk suları besin yönünden çok zengindir. Ve balinalar sıcak sulardan buraya özellikle göç ederler. Kutupta bulundukları sırada, özellikle “krill” denilen karidese benzer küçük balıkları yiyerek besin depolarlar.

Balinalar bir krill ya da balık sürüsü bulduklarında ortaklaşa hareket ederler. Balıklar yüzeyden derine kaçmaya başladıklarında, balinalar topluca daha derine dalarlar. Hemen sonra, balık sürüsünün altından, bir çember kafes oluşturacak şekilde hava kabarcıkları bırakmaya başlarlar. Böylece balık sürüsünün etrafında dağılıp kaçmalarını önleyen hava kabarcıklarından dairesel bir duvar oluşur. Çemberin tam ortasından yüzeye çıkmaya başlayan balinaların artık ağızlarını açmaları yeterlidir. Balinalar bu zekice planları ve ortaklaşa davranışları sayesinde balıkları kolayca avlarlar.

Tabii ki, bu ziyafetten kuşlar da faydalanır.

Balinaların bu akıllı davranışlarının bir tek açıklaması vardır; o da, bu canlıların onları yaratan Yüce Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleridir.

...O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir. (Hud Suresi, 56)

Mevsimlere Göre Tüy Değiştiren Bir Canlı: Kutup Kuşları

Kutup kuşlarını bulundukları yerde fark edebilmek neredeyse imkansızdır, çünkü tüylerinde doğal zemini taklit edebilmelerini sağlayan mükemmel bir kamuflaj yeteneği vardır.

Mevsim kış olduğunda kutup kuşlarının vücutlarında mucizevi bir değişim yaşanır. Koyu renkli tüylerin hepsi yok olur ve sadece beyaz tüyler kalır. Karların arasında bembeyaz kuşu fark etmek yine imkansız gibidir.

Kuşun bu işten hiç haberi yoktur, ama vücudu her kış mevsiminde aynı mükemmellikte kamufle edilir. Mevsim ilkbahar olduğunda kutup kuşunun tüylerinin arasında, yeşeren bitkilerin renginde yeni tüyler çıkar. Aynı değişiklik yaz için de geçerlidir.

Bu olağanüstü değişimler sayesinde otların arasında kutup kuşlarını görebilmek neredeyse imkansızdır. Tüm bu harika kamuflaj gösterisi, elbette bir açıklama gerektirmektedir. Bu kuş elbette kendi iradesiyle üzerindeki tüylerin rengini değiştiremez. Sahip olduğu kamuflajın ne işe yaradığını bilecek bir akla dahi sahip değildir.

Öyleyse bu kuşa olağanüstü kamuflaj yeteneğini veren kimdir?

Mevsimine göre kutup kuşunun sahip olması gereken kamuflajı kim bilmektedir?

Çevrenin renk ve desenini kuşun tüylerinin üzerine adeta bir ressam gibi kim çizmiştir?

Sorular bizi tek bir cevaba götürmektedir;

Kutup kuşu, Allah tarafından yaratılmıştır ve sahip olduğu özellikler de kendisine Rabbimiz tarafından verilmiştir.

O Allah ki, yaratandır, en güzel bir biçimde kusursuzca var edendir, şekil ve suret verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Kutup Tilkisi

Kutup koşullarına uygun olarak yaratılmış hayvanlardan biri de kutup tilkisidir. Değişen iklim şartlarına ve çevreye göre bu tilkinin kürkü de değişerek en uygun hale gelir. Yazın eriyen buzla ortaya çıkan toprak, tilkinin saklanması ve avına usulca yaklaşması için bir problem oluşturmaz. Çünkü kürkü, artık üzerinde dolaştığı toprakla aynı renkte, kahverengidir. Kışın kar ve buz her yeri kapladığında ise tilki yine bir sorun yaşamaz. Kürkünün rengi değişir ve bembeyaz olur. Bu beyaz dünyada onu çevreden ayırt etmek yine imkansız gibidir. Kısacası her iki durumda da tilki ortama en uygun kamuflaj giysisi içinde, kendini diğer hayvanlara sezdirmeden dolaşmaya devam eder. Elbette tilki diğer canlıların onu nasıl gördüğünü bilemez. Bilse bile kendi kürkünün rengine asla karar veremez. Açıktır ki, onu her şeyi bilen Yüce Allah bu özelliklerle birlikte yaratmıştır. Allah tilkiyi de her koşulda yaşayabilecek, besinini kolayca elde edebilecek özelliklerle donatmıştır.

"Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. " (Casiye Suresi, 4)

Buzlar Dünyası





Fokların Yön Bulduran Bıyıkları

Almanya'nın Bonn ve Ruhr Üniversiteleri'nden bir grup bilim adamı, foklar üzerinde yaptıkları çalışmada bu canlıların karanlık ya da bulanık sularda avlarını yakalayabilmek için bıyıklarından yararlandıklarını ortaya koydular. (Science, 6 Temmuz 2001) Buna göre foklar, işitme ve görme gibi duyu organlarını kullanamadıkları ortamlarda avlarını, balıkların su içinde yol alırken geride bıraktıkları çalkantılı izleri takip ederek bulmaktadırlar.

Guido Dehnhardt ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen bu araştırma, fok bıyıklarının yaklaşık 200 metre uzaklıktaki avı bile takip etmeye olanak sağladığını göstermektedir. Foklar avlarını yakalamak için, balıkların yüzerken geride bıraktıkları izin girdaplı bir yapıda olmasından ve iz içindeki parçacıkların hızlarının, balık geçip gittikten birkaç dakika sonrasına kadar çevredeki suyun hızının önemli ölçüde yüksek olmasından yararlanmaktadırlar. Kısacası balıklar yüzerken geride oldukça uzun bir hidrodinamik iz bırakıyorlar ve balıklarla beslenen deniz canlıları da bu izleri takip ederek kendilerini uzak mesafelerden belirleyip yakalıyorlar.

Dehnhardt ve arkadaşları fokların bu yeteneğini belirleyebilmek için Henry ve Nick adlı iki erkek fok ve bir minyatür denizaltı kullanmışlardır. Minyatür denizaltının bıraktığı iz, 30 cm uzunluğunda bir balığın bıraktığıyla yaklaşık aynı ölçüdedir. İlk deneyi, içi bulanık deniz suyuyla dolu bir havuzda Henry ile gerçekleştiren araştırmacılar, fokun başına gözlerini tümüyle örten bir çorap geçirmişler, denizaltının sesini duymaması için kulaklarına kulaklık takıp başını da suyun 40 cm üzerindeki bir platforma yerleştirmişler. Denizaltının motorları durdurulduktan iki saniye sonra fokun başından kulaklıklar çıkartılmış, fok hemen suya dalıp önce havuzun ortasına yüzmüş, bıyıklarını öne doğru yöneltmiş ve yüzerken başını hafifçe sağa sola sallamaya başlamıştır. Bu sayede fok denizaltının pervanesinin bıraktığı ize rastlar rastlamaz aracın gittiği yöne dönmüş ve saniyede 2 m. hızla iz sürmeye başlamış. Deneylerde gözleri bağlı olan fok 256 defa denizaltıyı bulmuştur. Ancak araştırmacılar Henry'nin burnuna, bıyıklarını örtecek bir çorap geçirdiklerinde fok tüm denemelerde hidrodinamik izi ıskalamıştır. Nick adlı öteki fok üzerinde yapılan deneyde de aynı sonuca ulaşılmıştır.

Bu sonuçlar, bu deniz memelilerinin, bıyıkları sayesinde, izlerdeki hidrodinamik bilgiyi saptayıp analiz ederek yollarını bulabildiklerini göstermiştir.

Tüm canlılara ne yapmaları gerektiğini ilham eden ve onları üstün tasarım örnekleriyle yaratan Yüce Alah, fokları da yollarını bulabilmeleri için bahsettiğimiz üstün özelliklerle yaratmıştır. Allah herşeyi bilen ve hikmetle yaratandır. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır." (Bakara Suresi, 164)

Penguenlerin Benzersiz Sabrı

Birçok canlı yumurtalarını ve yavrularını koruyabilmek için büyük zahmetlere katlanır; onları gizler, kırılmamaları için özenle bir yere yerleştirir, onları ısıtır veya aşırı sıcaktan korur, tehlike anında bütün yumurtalarını başka bir yere götürür, haftalarca başında nöbet bekler, hatta ağzında taşır… Birçok kuş, balık ve sürüngende bu gibi fedakar ve şefkatli davranışları görmek mümkündür.

Yumurtalarını koruma konusunda büyük bir azim, görülmemiş bir sabır ve şaşırtacak derecede dayanıklılık gösteren bir canlı türüde imparator penguenleridir. Antarktika'nın zorlu koşullarında yaşayan İmparator penguenleri, Mart ve Nisan aylarında (bu Antarktika'da kışın başlangıcı demektir) üremek ve yavrularını yetiştirebilmek için uygun olan bölgelere birkaç kilometrelik bir yolculuk yaparlar. 25.000 kadar penguen burada biraraya gelir ve çiftleşirler. Mayıs veya Haziran ayında dişi penguen bir yumurta yumurtlar. Çift yumurtaları için yuva yapamaz, çünkü çevrelerinde kardan ve buzdan başka hiçbir şey bulunmamaktadır. Yumurtalarını buzun üzerine de bırakamazlar, çünkü yumurta soğuğa dayanamayarak hemen donar. Bu nedenle imparator penguenleri yumurtalarını ayaklarının üzerinde taşırlar. Yumurtladıktan sonraki birkaç saat içinde, erkek dişinin yanına gelir ve her ikisi göğüs göğüse gelecek şekilde dururlar. Böylece erkek dişiden yumurtayı devralır. Erkek önce ayak parmaklarını yumurtanın altına sokar ve sonra parmaklarını kaldırarak yumurtayı ayağının üzerine yuvarlar. Bu zorlu işlemin ardından, yumuşak tüyleri ile yumurtanın üzerini örter.

Yumurta üretmek dişi penguenin vücudundaki besin deposunun tamamına yakınını tüketmiştir. Bu kaybını telafi etmek için hemen yiyecek bulmaya denize geri dönmelidir. Bu yüzden kuluçkaya erkek penguen yatar.

Ancak bu, diğer kuşlarınkinden çok daha zorlu ve sabır gerektiren bir kuluçka dönemidir. Penguenler yumurtalarını bir an bile ayaklarının üzerinden indiremezler. Bu nedenle sadece ayaklarını sürükleyerek birkaç metre ilerleyebilirler. Küçük kuyruklarını üçüncü ayak gibi kullanır ve topuklarının üzerinde durarak dinlenirler, bu esnada ayak parmaklarını yukarı doğru dikerler ki değerli yumurtaları buza değip donmasın. Penguenin tüyleriyle örttüğü ayakları dışarıdan 80 derece daha sıcaktır ve bu sayede yumurtası dondurucu soğuğu kesinlikle hissetmez.

Zor Kutup Koşulları

Kış ilerledikçe çok şiddetli tipiler başlar, rüzgar saatte 120-160 km hızla eser. Bu öldürücü kış şartlarında erkek penguenler aylarca hiçbir şey yemeden ve neredeyse hiç kıpırdamadan yavruları için benzersiz bir fedakarlıkta bulunurlar. Bu zor koşullarda donmaktan kurtulmak için önemli bir dayanışma örneği göstererek birbirlerine daha da yaklaşırlar. Aralarına soğuk girmesini engellemek için gagalarını göğüslerine yapıştırırlar, böylece enseleri dümdüz olur ve birbirine yapışan penguenler arada hiç boşluk kalmayacak şekilde tüyden bir tavan oluştururlar. Çemberin dışında kalanlar Kuzey Kutbunun bütün sertliğini göğüslemek zorundadırlar. Ancak bu çok uzun sürmez, çünkü sürekli olarak yer değiştirirler ve dönüşümlü olarak çemberin dışına geçerler. Hiçbiri çemberin dış kısmına geçme konusunda çekimser davranmaz. Binlerce penguenin aralarında hiçbir çatışma çıkmadan, aylarca, olabilecek en zor koşullarda bile birlikte yaşamaları ve dayanışma içinde olmaları son derece ilginçtir. Bilinç ve akıl sahibi insanların bile menfaatleriyle çatışabilecek böyle bir ortamda penguenlerin bu kadar uyumlu, ince düşünceli ve fedakar tavırlar göstermeleri çok ender karşılaşılabilecek bir durumdur.

Son derece çetin geçen bu 60 günün sonunda yumurtalar çatlar. 60 gündür, tek bir şey yemeden soğuğa karşı direnen erkek penguenler, yumurtalar çatladıktan sonra bile kendilerini değil yavrularını düşünürler. Yeni doğan yavrunun besine ihtiyacı vardır. Erkek penguen yutağından az da olsa süt salgılar ve bunu yavrusuna içirir. İşte tam bu kritik günlerde dişiler görünür. Dişiler döndüklerinde seslenmeye başlarlar ve erkekler de onlara karşılık verir. Eşler birbirlerini çiftleşme sırasında öğrendikleri seslerinden tanırlar. 3 ay boyunca ayrı kalmalarına rağmen bu sesi hemen tanıyabilmeleri de Allah'ın onlara verdiği özel bir yetenektir. (Harun Yahya, Hayvanlar Alemi)

Dişinin kursağı tamamen avladığı yiyeceklerle doludur. Bu depoladığı yiyecekleri yavrusunun önüne boşaltır ve yavru ilk gerçek yemeğini yer. Dişinin geri dönmesiyle erkeğin bir an önce yavruyu terk ederek kendi işine döneceği düşünülebilir. Ancak böyle olmaz, erkek 10 gün kadar daha yavruya bakar. Onu ayağının üzerinde korumaya devam eder. Sonrasında ise, yaklaşık 4 aylık açlık döneminden sonraki ilk yemeğini yemek üzere denize döner.

Dişi ve erkek penguenlerin büyük bir dayanışma ve iş bölümü içinde yumurtalarını ve yavrularını, ölümü ve en zor koşulları göze alarak korumalarını, her ne pahasına olursa olsun yavrularını bir an bile yalnız bırakmamalarını onlara Allah ilham etmektedir. Her canlıyı yoktan var eden, denetleyen, her an gözleyen ve her canlıya davranışını emreden, yerlerin, göklerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah'tır. Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle haber vermektedir:

"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)

Kar Üstünde Yaşayan Kutup Ayılarını Soğuktan Koruyan Mükemmel Detay

İnsan bedeninde olağanüstü sistemler vardır. Nasıl işledikleri, nasıl kesintisiz hareket ettikleri, sorunlar karşısında nasıl "tedbirler" alabildikleri ve nasıl hata yapmadıkları gerçek anlamda hayranlık vericidir. Ancak bu üstünlük yalnızca insana verilmiş bir ayrıcalık değildir.

Yeryüzündeki tüm canlılar, dev balinalardan karıncalara, tek hücreli alglerden kaplanlara kadar her biri, birbirinden küçük ya da büyük farklara sahip ama benzer derecede hayranlık uyandıran donanımlara sahiptirler. Yeryüzündeki bu olağanüstülüğe şahit olup da bir insanın, Allah'ın eserlerini inkar edebilmesi gerçek anlamda bir mucize, ayette belirtildiği gibi büyük bir cahillik özelliğidir:

Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (Enam Suresi, 111)

Örneğin kutup ayıları, tüm donanımlarıyla buzullarla kaplı soğuk ortamda yaşamak üzere yaratılmışlardır. Bir kutup ayısı, ayak parmaklarının arasındaki oyuklar sayesinde buz yüzeyini vakum etkisiyle kolaylıkla kavrar. Böylelikle buz üzerinde uzun mesafeleri kaymadan rahatça yürüyebilir. Parmaklarının arasındaki ağımsı yapı sayesinde ise, saatte 10 km hızla yüzebilir ve 100 km gibi bir mesafeyi hiç dinlenmeden katedebilir. Sahip olduğu 5 cm kalınlığındaki özel kürkünün beyaz görünen tüyleri aslında şeffaftır. Fiberoptik özellikteki bu tüyler ısı kaybını önlerken, güneş ışınlarının sıcağını alttaki siyah renkli tüye kadar iletir. Kürkünün hemen altında ise, yine soğuktan koruyucu özellikte 10 cm kalınlığında bir yağ tabakası vardır. Kutup ayısının kürkü yüzmeye de elverişlidir. Suyun içinde tüyler birbirine yapışarak koruyucu bir kalkan oluşturur ve su geçirmez bir dalış elbisesi görevi görür. Tüm bu özellikler sayesinde kutup ayısı, 37 derecelik vücut sıcaklığını suyun içinde veya buzun üzerinde mutlaka korur.

Saydığımız tüm bu özellikler, yeryüzündeki bir canlının yaşamını devam ettirebilmesi için çok büyük öneme sahiptirler. Yeryüzündeki varlıkların çok detaylı ve kusursuz yapıları, bunların tesadüfen meydana gelemeyecekleri, hatta tüm bunlara insanın bile güç yetiremeyeceği gerçeğini açıkça ortaya koyar. Her şeyi kusursuz yaratan Allah'tır. Kutup ayısının soğuktan korunma sisteminde de bu gerçek açıktır. Bu canlıyı buzulların içine yerleştiren de, onu bu şartlara göre korunaklı donanımlarda yaratan da Allah'tır. Bu gerçek insana sürekli olarak, tüm varlıkların durumlarını ve davranışlarını mutlak iradesiyle takdir eden, Mukaddir olan Allah'ın büyüklüğünü hatırlatmaktadır.

Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Casiye Suresi, 13)